19 Eylül 2012 Çarşamba

8. Gün Notları...

İzmir'de yeterince dinlendikten sonra bir sonraki durağımız olan Kuşadası'na doğru yola çıkıyoruz. Güzergahımız, Gaziemir'den geçerek Menderes tarafından İzmir'i terketmeye, ardından Ahmetbeyli'den geçerek Kuşadası'na yönelmeye dayanıyor ve bu toplamda 80 kilometrelik bir mesafeye tekabül ediyor. Yola haritadan baktığımızda, bir barajın (tahtalı Barajı) yanından geçeceğimizi görüyoruz, bu da bize bir miktar yükselti tırmanacağımıza dair ipuçları veriyor.

Şekil 1: 8. Gün için gözümüze kestirmiş olduğumuz rota

Besmeleyle başlıyoruz pedallar çevirmeye. Günlerden pazartesi olmasından dolayı İzmir çıkışına kadar, özellikle Gaziemir tarafında yoğun bir trafik bizi bekliyor. Bol miktarda ışık bekledikten ve araçların arasından sıyrılırken epeyce düşüyor ortalama hızımız. Bisiklet de takılır mı trafiğe demeyin, takılıyor işte. Hatta bu trafik benim için o kadar dert oluyor ki, aracın biri beni kaldırıma sıkıştırdığında pedalımı kaldırıma vuruyorum ve yolculuğumun geri kalanı boyunca bisikletimden gelen tak, tuk seslerini dinliyorum. (Bu yazıyı yazarken dahi sesin tam olarak nereden geldiğini bilmiyorum, henüz keşfedemedim)

Yolda bir de zincirleme kazaya şahit oluyoruz. Ancak bizim için tehlike arzedecek bir durum oluşmuyor o anda.

Kahvaltımızı yapmadan çıktığımız için ilk molayı kahvaltı da yapabileceğimiz, ancak en aşağı 1 saat sürdükten sonra varacağımız bir yerde vermek istiyoruz. Bunun için Menderes biçilmiş kaftan oluyor bizim için. Çıkış noktamızdan yaklaşık 20 kilometre uzaklıkta olan Menderes'de yol üzerinde bir börekçide kahvaltımızı yapıyoruz. Börekçinin zengin kahvaltı tabağı da sunabildiğini görünce ağzımız kulaklarımıza varıyor ve büyük bir neşe içerisinde kahvaltımızı yapıyoruz.

Yaklaşık 50 dakika sonra, tam da yola çıma kararı almışken arka tekerime hain bir pıtrağın saplanmış olduğunu görüyorum. Hemen yolun karşısına, polis lojmanlarının önündeki gölgelik alana geçip tamir işlemlerine başlıyoruz. Bu işte epey ustalaştığımızı görüyoruz, zira 10 dakika içerisinde işlemi hallediveriyoruz.

Tam tamiri bitirmiş, yola çıkıyoruz ki, ön tekerleğimin de yerle bir olduğunu görüyorum. (ki bu noktadan sonra ön tekerim sürekli problem çıkarmaya başlıyor). Bir patlak göremediğim için ilk etapta siboptan şüpheleniyor ve yalnızca  hava basmak ile yetiniyorum. Dua etmeyi de ihmal etmiyorum bol bol sorun çıkmasın diye, zira önümüzde 61 km kadar yol bulunmakta en az.

Yol Menderes'e kadar kaliteli bir şekilde devam ediyor ancak Menderes'ten 5 km sonra gelen Kuşadası ayrımından itibaren yol kalitesi ciddi bir biçimde düşüyor. Bu durum hem hızımızı düşürüyor, hem de bizi yormaya başlıyor. Buna rağmen yazımın başında belirtmiş olduğum yüksek noktaya da gelmiş oluyoruz, dolayısı ile korktuğumuz başımıza gelmiyor. Daha ciddi bir tırmanış bekliyorduk çünkü.

Yol üzerinde çeşitli noktalarda çeşmeler görüyoruz. Sık sık durup hem kaskımızı, hem vücudumuzu yıkıyor, bol bol su içiyorduk. Bu anlamda, bisikletçi arkadaşlar bu güzergahı kullanmakta çekinmesin. Ege burada da bolluğunu gösteriyor.

Çamönü beldesinden ve küçük küçük köylerden geçerek tatlı inişlere başlıyoruz. Buralarda ortalama hızımız 20 km/s'lerden 30'lara çıkıyor. Keyifli bir yolculuk oluyor yolun bu kısmı açıkçası. Trafiğin de çok rahat olduğunu söyleyebilirim. Yol stabilize olmasına rağmen sürekli geniş bir emniyet şeridi bulunmakta.

Ahmetbeyli'ye gelince denizi görüyoruz. Kısa bir "denize girsek mi, girmesek mi?" kararsızlığından sonra yalnızca marketten aldığımız soğuk suları içip yola devam etme kararı veriyoruz. Kuşadası'nda denize girme fikri daha çok cezbediyor bizi.

Açıkçası yolun zor olan kısmı Ahmetbeyli'den sonra başlıyor. Sahil şeridinde bolca iniş çıkış yapıyoruz. İnişlerimiz gayet hızlı olmasına rağmen çıkışlarımız epeyce hızımızı düşürüyor. Epeyce dik yokuşlardan bahsediyoruz (ancak ikinci gün denk geldiğimiz kadar yorucu değiller.) dolayısıyla bisikletçi arkadaşlar bunu göz önünde bulundursunlar. Yalnız bu noktadan sonra inanılmaz manzaralar da başlıyor, Tırmanışlar ve inişler boyunca sağ tarafınızda gerçekten harika koylar bulunmakta.

Selçuk ayrımına doğru yol iyice yataylaşıyor, lakin buralarda sıcak da kendisini biraz gösteriyor. Ayrımı geçtikten sonra Kuşadası'na yaklaşırken tırmanıyoruz iki - üç defa, ancak ciddi tırmanışlar değiller. Yalnızca yolumuzun sonuna geldiğimizden ötürü etkisini bünyemizde biraz fazla gösteriyor.

Kuzey taraftan hızlı ve şaşaalı bir giriş yaptıktan sonra şehir merkezinde kısa bir turun ardından güzel ve eski bir pansiyona yerleşiyoruz ve Kuşadası'nın tadını çıkarmaya başlıyoruz. Burası turumuz boyunca son durağımız olacak, lakin dönmeden önce 50 km'lik bir yolumuz daha olacak: Dilek yarım adasına gidip geleceğiz.

Şekil 2: Kuşadası Limanı önünde, gayet kararmış ve yorulmuşken çekilmiş bir poz


Aşağıdaki linklerde İzmir - Menderes yolu ile, Menderes - Kuşadası yolunun detayları bulunmaktadır.

İzmir - Menderes Yolu
Menderes - Kuşadası Yolu

Bir sonraki yazıda görüşmek üzere,
Saygılarımla...

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder