Planım Viyana'ya kadar olan yolu 2 günde almak, çünkü bulunduğum konum Viyana'dan yaklaşık 130 kilometre mesafede, ve bu mesafe bir gün için fazla. Viyana'ya varmak mümkün olmasına rağmen kendimi ve ekipmanımı zorlamak ya da strese girmek istemediğimden bugünü yaklaşık 84 kilometre uzakta, Zwentendorf'ta bitirmek istiyorum.
Bugün kahvaltı yapmadan çıkıyorum yola, amacım yol üzerinde 1 saat içerisinde güzel bir kahvaltı yapacak yer bulmak ve sabah kahvaltısını yapmak. Genelde bu tarz turlarda kahvaltının kalitesi belirliyor, yolun nasıl geçeceğini.
Fotoğraf: Tuna dünkü gibi sağımdan akmakta |
Hotel Donauhof'ta tam 12€ ile turun en pahalı kahvaltısını yaptım. Civarda başka oteller de bulunuyordu, onlara sormadım, direkt oturdum. Zira kahvaltı 10:00'a kadardı, ve benim yarım saatten biraz fazla zamanım vardı. Derhal oturdum kahvaltıya, karnımı iyice doyurdum.
Fotoğraf: Kahvaltımı yaptıktan sonra karşıma çıkan saray yavrusu |
Fotoğraflar: Spitz yakınlarında ana yoldan ayrıldık
Yolun sol tarafından sürerken Spitz yakınlarında yol iyice nehirden ve ana yoldan ayrıldı. Bunun yerine daha sessiz olan kasaba içinden ve üzüm bağlarının arasında sürdüm bir müddet.
Fotoğraflar: Spitz içinden geçerken |
Fotoğraf: Spitz yakınında sayısız üzüm bağı var |
Fotoğraflar: Yol kalabalıklaşıyor
Spitz'den çıktıktan sonra St. Michael'e doğru yaklaştığımda yol birden kalabalıklaştı. Ben gittiğim yönde, hem de aksi istikamette epeyce bisikletli gördüm. Hızımı düşürüp kalabalık bir ekiple bir müddet sürdüm. Benim için hem fiziksel hem de psikolojik bir dinlenme oldu, hızı düşürüşüm. Sonra hızlandım ve ekibi geride bıraktım tabii ki.
Fotoğraflar: St. Michael yakınlarında geçtiğim alçak bir geçit ve kule
35. kilometreye doğru geldiğimde St. Michael'e girmiş oluyorum. Burada eski bir kilise ve kulesi mevcut. Kulenin üzerine sayısız basamaklı bir merdiven ile çıkılıyor. Manzarayı görmek için çıkmak istedim, ancak bisikleti bırakacak imkanım olmadığından ötürü fotoğraf ve video çekip yoluma devam ettim.
Fotoğraf: Weißenkirchen'e kadar geldim, ve hala üzüm bağları devam ediyor |
Fotoğraflar: Dürnstein Sarayı manzarası
Dürnstein'dan çıktıktan hemen sonra az önce gördüğüm üzümlerin şaraba dönüştürüldüğü bir sürü şarap evi belirmeye başlıyor. Ben de ne zaman görmeye başlarım diye geçiriyordum içimden. Tabi alkolle aram olmadığı için benimkisi yalnızca meraktan ibaretti, fotoğraf bile çekmemişim. Ama ilgilisi olabilir, şarap merakınız varsa aradığınız yer burası, Unterloiben.
Unterloiben'den sonra yolun kuzey kısmından 4 kilometre daha sürdüğümde büyükçe bir şehir olan Krems an der Donau'ya varmış oldum. Ne kadar büyük diye soran olursa, ilk Türk bankalarını burada görmüş oldum, turun başından beri.
Fotoğraf: Krems'te Deniz Bank Şubesi
Video: Krems çıkışında, yolu bulduktan hemen sonra
Fotoğraflar: Krems çıkışında, yolu bulduktan hemen sonra
Bir miktar dinlendikten sonra tekrardan yola çıkıyorum. Tuna Nehri kıyısına gelir gelmez bir de burada fotoğraf çekiyorum.
Fotoğraflar: Krems sonrası Tuna ile buluşmamız
Krems'te iken Tuna'nın karşısına bir türlü geçememiştim. Akşam kalmayı planladığım Zwentendorf nehrin karşı tarafında olduğundan ötürü önümdeki fırsatları değerlendirerek kendimi karşı kıyıya atmanın yoluna bakmam gerekliydi. Neyse ki ben Tuna'ya kavuştuktan 2 kilometre sonra Krems Otobanını karşı kıyıya taşıyan köprüye denk geldim. Bu köprüde bisiklet ve yayalar için de bir bölüm ayırmışlar.
Video: Krems Çıkışındaki köprü
Fotoğraf: Krems Otobanı altından bir görünüm
Tuna'nın güneyindeki yol artık tamamen sessiz, sakin bir bisiklet yoluna dönüştü. Zwentendorf'a yaklaşık 15 kilometre var, dolayısı ile mola vermeden hızlı bir şekilde varmak ve çadır alanına ulaşmak istiyorum. Köprüden 3,5 kilometre sonra bisikletliler için hazırlanmış bir cafeye denk geliyorum. Durup dinlensem diye düşünüyorum içimden ilk başta, lakin bir saat kalmış zaten, durmuyorum ve haritaya bakıp devam ediyorum.
Zwentendorf'a kadar çok kaliteli bir bisiklet yolundan sürüyorsunuz. Kasabaya varmadan hemen önce bir nükleer santralin yanından geçiyorsunuz. Küçük kapasiteli bir santral burası. Anladığım kadarıyla Avusturya'da kurulmuş ilk nükleer santralmiş. Sonradan öğrendiğime göre, halk ayaklanması olmuş. Bu sebeple koca santral kurulmuş ancak hiç işletilmemiş. Daha çok eğitim amacıyla kullanılmış.
Kasabaya vardığınızda ilk başta spor alanı karşılıyor sizi. Henüz kasabaya girdiğinizi anlamıyorsunuz, biraz daha ilerlemeniz gerekli. İlk iş olarak çadır alanını bulmaya çalışıyorum. Haritada gösterilen yere gidiyorum, lakin ilk başta farkedemiyorum alanı. Hiçbir çadır yok zaten. Vardığım vakit çok geç değil, saat 3 gibi varmıştım Zwentendorf'a, 83 kilometre yol katetmiştim. Yine de, eğer çadır alanını bulamazsam kafayı kırıp Viyana'ya gitmeyi bile planlamıştım, B planı olarak. Ancak önce karnımı doyurmalıydım. Market ya da güzel bir restoran idi aradığım.
Tam da bu esnada karşıma çıktı Evita isimli restoran. Uzaktan "Pizza" yazdığı için yaklaşmıştım, ancak baktım ki, altında "Kebab" yazıyor. Hızlandım ve doğruca oraya doğru gittim. Bisikletimden çantamı sökmeye çalışırken yanıma gelen dükkan sahibi ile aramdaki diyalog:
- Hallo!
+ Hallo!
- Sind sie Turk?
+ Ja?
- Ich bin auch Turk.
+ Hoşgeldin o zaman.
Böylelikle tanıştık Metin abiyle. Metin Yıldırım, abim yıllar önce gitmiş gurbete, işçi olarak başlamış, uzun yıllar çalışmış. Zaman içinde evlenmiş, çocuğu olmuş oralarda, yerleşmiş iyice. Her gün Viyana'dan gidip geliyor Zwentendorf'taki dükkanını işletmek amacıyla.
Kaç saat muhabbet ettik tam hatırlamıyorum, ancak o kadar sevaba girdi ki Metin abi... Oralarda, o kadar efor sarfedip de keyif çayı içebileceğimi hiç mi hiç sanmıyordum. Arasam bulamazdım herhalde beyaz kırmızı çay tabağını, kıpkırmızı karadeniz çayını...
Fotoğraflar: Metin Yıldırım ve Evita Kebap
Uzun uzun konuştuk, muhabbet ettik. Çok bisikletli gördüğünü, ancak ilk defa türk bir bisikletinin buralara geldiğini gördüğünü söyledi, pek bir gururlandım. Genelde buraya gelen Türkler, Zwentendorf girişindeki Nükleer santrali ziyaret etmek, eğitim görmek için geliyorlarmış. Oğluyla, eşiyle tanıştım, çok iyi insanlar. Akşam bırakmak istemediler, evlerine misafir etmek istediler sağolsunlar. Sıkıntılı bir durumda olsaydım kabul ederdim, ancak rahatsızlık vermek istemediğimden teşekkür ettim. Neticede erken kalkmak ve yol almak durumundaydım. Kendilerine buradan tekrar teşekkür etmek isterim, misafirperverliklerinden dolayı. "Metin abi, yolun düşerse uğrayacaksın, unutma!" :)
Saat çok geç olmadan vedalaşıp, market alışverişini de yapıp ayrılıyorum kasaba meydanından. Tekrar çadır bölgesini bulmak için kasaba girişine geri sürüyorum bisikletimi. Bu sefer detaylıca bakıyorum etrafa, kaçırdığım birşey var mı diye...
Derken küçük bir tabelada almanca "çadır ödemelerini karşıdaki restoranda yapabilirsiniz" yazan bir tabela buluyorum. Derhal giriyorum restorana, çadır alanı ile ilgilendiğimi söylüyorum. Hızlıca bir form dolduruyor. 9 Euro'ya elektrik, banyo ve çadır alanı almış oluyorum (elektriği malesef sabah farkedebiliyorum). Çadırımı kurarken yalnız olmama rağmen ilerleyen saatlerde komşularım da üşüşmeye başlıyor. 4-5 çadır oluyoruz.
Video:
Özetle, Tuna Nehri boyunca yapmış olduğum bisiklet turunun 3. gününde 85 kilometreye yakın bisiklet sürmüş oluyorum. Ufak bir kaybolmaca dışında yaşadığım olumsuz hiçbir olay olmadı. Aşağıda etap rotasını ve hız/yükselti grafiğini bulabilirsiniz. Detaylı bilgiler ise en altta, MapMyRide
linkinde bulunmaktadır.
4. gün yazısında görüşmek üzere...
Şekil: Etap rotası ve grafiği
çok güzel bir gezi olmuş elinize sağlık :)
YanıtlaSilArzu Hanım;
SilÇok teşekkür ederim. faydalı olmasını amaçladığım bir yazı yazmak istedim. beğenmenize sevindim.
Güzel günler dilerim... :)