21 Kasım 2015 Cumartesi

Tuna Nehri Bisiklet Turu - 3. Gün: Marbach an der Donau - Zwentendorf

Önceki yazımda da bahsettiğim üzere Marbach'ta çadırda kalmıştım. Çok güzel, sakin bir gece geçirdikten sonra sabah ilk ışıkları ile birlikte kendime geldim. Beklediğimin aksine, dinlenmiş bir şekilde uyandım. Bunda temiz havanın ve Tuna'dan inceden gelen su sesinin etkisi olduğunu düşünüyorum. Kamp alanının lavabolarını son kez kullanarak çadırımın başına döndüm, gece yıkayıp kuruması için astığım tişörtlerimi katlayıp heybeme yerleştirdim, çadırımı toparladım ve bisikletime yükledim. Artık yola çıkmaya hazırdım. Saat 8:30.

Planım Viyana'ya kadar olan yolu 2 günde almak, çünkü bulunduğum konum Viyana'dan yaklaşık 130 kilometre mesafede, ve bu mesafe bir gün için fazla. Viyana'ya varmak mümkün olmasına rağmen kendimi ve ekipmanımı zorlamak ya da strese girmek istemediğimden bugünü yaklaşık 84 kilometre uzakta, Zwentendorf'ta bitirmek istiyorum.

Bugün kahvaltı yapmadan çıkıyorum yola, amacım yol üzerinde 1 saat içerisinde güzel bir kahvaltı yapacak yer bulmak ve sabah kahvaltısını yapmak. Genelde bu tarz turlarda kahvaltının kalitesi belirliyor, yolun nasıl geçeceğini.

Fotoğraf: Tuna dünkü gibi sağımdan akmakta
Yaklaşık 1 saat Tuna'nın kuzey yakasında bisiklet sürdüm, lakin 1-2 yer dışında kahvaltı yapabileceğim bir mekana rastlamadım. Gördüklerim de içime sinmediğinden durmadım. Hatta bir ara "bulamayacağım herhalde" deyip denk geldiğim Spar marketlerinden birine girdim ve atıştıracak bir şeyler aldım. Çok geçmeden de Emmersdorf'ta yol kenarında açık büfe kahvaltı veren bir hotele denk geldim. Tam olarak 53 dakikada 16 kilometre katetmiştim.

Hotel Donauhof'ta tam 12€ ile turun en pahalı kahvaltısını yaptım. Civarda başka oteller de bulunuyordu, onlara sormadım, direkt oturdum. Zira kahvaltı 10:00'a kadardı, ve benim yarım saatten biraz fazla zamanım vardı. Derhal oturdum kahvaltıya, karnımı iyice doyurdum.

Fotoğraf: Kahvaltımı yaptıktan sonra karşıma çıkan saray yavrusu
Yukarıdaki fotoğrafın hemen ardından Donauradweg bitmişti ve bir Donauradweg tabelası yola çıkarak karşıya geçmemi söylüyordu. Ben ise bunu yanlış anlamış, aynı 2. günün bir kısmında olduğu gibi yolda gitmem gerektiğini düşünmüştüm. 100 metre ilerlemeden yolda denetim yapan bir polis tüm araç trafiğini ve beni durdurdu ve kibarca uyarmaya çalıştı. Kendisine kibarca tabelanın karşıya geçmem gerektiğini ifade ettiğini anlamadığımı, bu sebeple yoldan devam ettiğimi söyledim. O da hızlıca anayolu terkedip yolun karşısından, kasabanın içinden geçmemi tembihledi, beni gönderdi ve tüm anayolu trafiğe yeniden açtı. Ucuz atlattığımı düşünüyorum. :) Bu andan itibaren tabelalara daha dikkatli bakar oldum.

Fotoğraflar: Spitz yakınlarında ana yoldan ayrıldık

Yolun sol tarafından sürerken Spitz yakınlarında yol iyice nehirden ve ana yoldan ayrıldı. Bunun yerine daha sessiz olan kasaba içinden ve üzüm bağlarının arasında sürdüm bir müddet.

Fotoğraflar: Spitz içinden geçerken

Fotoğraf: Spitz yakınında sayısız üzüm bağı var
Şunu söylemeliyim ki, bir müddet etrafımda üzüm bağından başka birşey görmedim. Açıkçası başta bu kadar ekilmiş toprak görmeyi ummuyordum. Ancak biraz dikkatli bakıp düşündüğümde buranın da bir ova olduğunu gördüm ve verimli topraklarının olduğuna kanaat getirdim.

Fotoğraflar: Yol kalabalıklaşıyor

Spitz'den çıktıktan sonra  St. Michael'e doğru yaklaştığımda yol birden kalabalıklaştı. Ben gittiğim yönde, hem de aksi istikamette epeyce bisikletli gördüm. Hızımı düşürüp kalabalık bir ekiple bir müddet sürdüm. Benim için hem fiziksel hem de psikolojik bir dinlenme oldu, hızı düşürüşüm. Sonra hızlandım ve ekibi geride bıraktım tabii ki.

Fotoğraflar: St. Michael yakınlarında geçtiğim alçak bir geçit ve kule

 35. kilometreye doğru geldiğimde St. Michael'e girmiş oluyorum. Burada eski bir kilise ve kulesi mevcut. Kulenin üzerine sayısız basamaklı bir merdiven ile çıkılıyor. Manzarayı görmek için çıkmak istedim, ancak bisikleti bırakacak imkanım olmadığından ötürü fotoğraf ve video çekip yoluma devam ettim.

Fotoğraf: Weißenkirchen'e kadar geldim, ve hala üzüm bağları devam ediyor
Weißenkirchen'in ardından Dürnstein Sarayına (Schloss Dürnstein) geliyorum. Saray biraz yüksek irtifada (çok değil, belki 50 m) ve sanırım tırmandığım en yüksek nokta burasıydı diyebilirim. Saray ziyarete açık olan bir müze gibi değil de, daha çok bir restoran gibi işletiliyordu, dolayısıyla girmedim bile. Hatta fotoğrafını dahi çekmemişim, yalnızca manzarası çekili, bir de aşağıdaki videoda biraz görünüyor.

Fotoğraflar: Dürnstein Sarayı manzarası

Dürnstein'dan çıktıktan hemen sonra az önce gördüğüm üzümlerin şaraba dönüştürüldüğü bir sürü şarap evi belirmeye başlıyor. Ben de ne zaman görmeye başlarım diye geçiriyordum içimden. Tabi alkolle aram olmadığı için benimkisi yalnızca meraktan ibaretti, fotoğraf bile çekmemişim. Ama ilgilisi olabilir, şarap merakınız varsa aradığınız yer burası, Unterloiben.

Unterloiben'den sonra yolun kuzey kısmından 4 kilometre daha sürdüğümde büyükçe bir şehir olan Krems an der Donau'ya varmış oldum. Ne kadar büyük diye soran olursa, ilk Türk bankalarını burada görmüş oldum, turun başından beri.
Fotoğraf: Krems'te Deniz Bank Şubesi

Krems içinden geçerken şehri biraz fazla izlediğimden olsa gerek, bir yerden sonra Donauradweg'i kaybettim. Amacım Krems köprüsünden karşıya geçip yolun kalan kısmını Tuna'nın güneyinden geçerek tamamlamak idi ancak ne köprüyü tutturabildim, ne de bisiklet yoluna kolayca çıkabildim. Köprünün altından geçebiliyordum ancak köprüye nasıl çıkacağımı bir türlü bulamamıştım. En sonunda köprüye çıkmaktan vazgeçip iç güdülerimi dinleyerek batıya doğru sürmeye başladım. Organize sanayi içerisinden geçerek tekrardan doğru olduğunu sandığım yola kavuşmuştum.

Video: Krems çıkışında, yolu bulduktan hemen sonra

Fotoğraflar: Krems çıkışında, yolu bulduktan hemen sonra

Bir miktar dinlendikten sonra tekrardan yola çıkıyorum. Tuna Nehri kıyısına gelir gelmez bir de burada fotoğraf çekiyorum.

Fotoğraflar: Krems sonrası Tuna ile buluşmamız

Krems'te iken Tuna'nın karşısına bir türlü geçememiştim. Akşam kalmayı planladığım Zwentendorf nehrin karşı tarafında olduğundan ötürü önümdeki fırsatları değerlendirerek kendimi karşı kıyıya atmanın yoluna bakmam gerekliydi. Neyse ki ben Tuna'ya kavuştuktan 2 kilometre sonra Krems Otobanını karşı kıyıya taşıyan köprüye denk geldim. Bu köprüde bisiklet ve yayalar için de bir bölüm ayırmışlar.

Video: Krems Çıkışındaki köprü

Fotoğraf: Krems Otobanı altından bir görünüm 

Tuna'nın güneyindeki yol artık tamamen sessiz, sakin bir bisiklet yoluna dönüştü. Zwentendorf'a yaklaşık 15 kilometre var, dolayısı ile mola vermeden hızlı bir şekilde varmak ve çadır alanına ulaşmak istiyorum. Köprüden 3,5 kilometre sonra bisikletliler için hazırlanmış bir cafeye denk geliyorum. Durup dinlensem diye düşünüyorum içimden ilk başta, lakin bir saat kalmış zaten, durmuyorum ve haritaya bakıp devam ediyorum.


Zwentendorf'a kadar çok kaliteli bir bisiklet yolundan sürüyorsunuz. Kasabaya varmadan hemen önce bir nükleer santralin yanından geçiyorsunuz. Küçük kapasiteli bir santral burası. Anladığım kadarıyla Avusturya'da kurulmuş ilk nükleer santralmiş. Sonradan öğrendiğime göre, halk ayaklanması olmuş. Bu sebeple koca santral kurulmuş ancak hiç işletilmemiş. Daha çok eğitim amacıyla kullanılmış.

Kasabaya vardığınızda ilk başta spor alanı karşılıyor sizi. Henüz kasabaya girdiğinizi anlamıyorsunuz, biraz daha ilerlemeniz gerekli. İlk iş olarak çadır alanını bulmaya çalışıyorum. Haritada gösterilen yere gidiyorum, lakin ilk başta farkedemiyorum alanı. Hiçbir çadır yok zaten. Vardığım vakit çok geç değil, saat 3 gibi varmıştım Zwentendorf'a, 83 kilometre yol katetmiştim. Yine de, eğer çadır alanını bulamazsam kafayı kırıp Viyana'ya gitmeyi bile planlamıştım, B planı olarak. Ancak önce karnımı doyurmalıydım. Market ya da güzel bir restoran idi aradığım.

Tam da bu esnada karşıma çıktı Evita isimli restoran. Uzaktan "Pizza" yazdığı için yaklaşmıştım, ancak baktım ki, altında "Kebab" yazıyor. Hızlandım ve doğruca oraya doğru gittim. Bisikletimden çantamı sökmeye çalışırken yanıma gelen dükkan sahibi ile aramdaki diyalog:

- Hallo!
+ Hallo!
- Sind sie Turk?
+ Ja?
- Ich bin auch Turk.
+ Hoşgeldin o zaman.

Böylelikle tanıştık Metin abiyle. Metin Yıldırım, abim yıllar önce gitmiş gurbete, işçi olarak başlamış, uzun yıllar çalışmış. Zaman içinde evlenmiş, çocuğu olmuş oralarda, yerleşmiş iyice. Her gün Viyana'dan gidip geliyor Zwentendorf'taki dükkanını işletmek amacıyla.

Kaç saat muhabbet ettik tam hatırlamıyorum, ancak o kadar sevaba girdi ki Metin abi... Oralarda, o kadar efor sarfedip de keyif çayı içebileceğimi hiç mi hiç sanmıyordum. Arasam bulamazdım herhalde beyaz kırmızı çay tabağını, kıpkırmızı karadeniz çayını...



Fotoğraflar: Metin Yıldırım ve Evita Kebap

Uzun uzun konuştuk, muhabbet ettik. Çok bisikletli gördüğünü, ancak ilk defa türk bir bisikletinin buralara geldiğini gördüğünü söyledi, pek bir gururlandım. Genelde buraya gelen Türkler, Zwentendorf girişindeki Nükleer santrali ziyaret etmek, eğitim görmek için geliyorlarmış. Oğluyla, eşiyle tanıştım, çok iyi insanlar. Akşam bırakmak istemediler, evlerine misafir etmek istediler sağolsunlar. Sıkıntılı bir durumda olsaydım kabul ederdim, ancak rahatsızlık vermek istemediğimden teşekkür ettim. Neticede erken kalkmak ve yol almak durumundaydım. Kendilerine buradan tekrar teşekkür etmek isterim, misafirperverliklerinden dolayı. "Metin abi, yolun düşerse uğrayacaksın, unutma!" :)

Saat çok geç olmadan vedalaşıp, market alışverişini de yapıp ayrılıyorum kasaba meydanından. Tekrar çadır bölgesini bulmak için kasaba girişine geri sürüyorum bisikletimi. Bu sefer detaylıca bakıyorum etrafa, kaçırdığım birşey var mı diye...

Derken küçük bir tabelada almanca "çadır ödemelerini karşıdaki restoranda yapabilirsiniz" yazan bir tabela buluyorum. Derhal giriyorum restorana, çadır alanı ile ilgilendiğimi söylüyorum. Hızlıca bir form dolduruyor. 9 Euro'ya elektrik, banyo ve çadır alanı almış oluyorum (elektriği malesef sabah farkedebiliyorum). Çadırımı kurarken yalnız olmama rağmen ilerleyen saatlerde komşularım da üşüşmeye başlıyor. 4-5 çadır oluyoruz.

Video:

Özetle, Tuna Nehri boyunca yapmış olduğum bisiklet turunun 3. gününde 85 kilometreye yakın bisiklet sürmüş oluyorum. Ufak bir kaybolmaca dışında yaşadığım olumsuz hiçbir olay olmadı. Aşağıda etap rotasını ve hız/yükselti grafiğini bulabilirsiniz. Detaylı bilgiler ise en altta, MapMyRide
linkinde bulunmaktadır.

4. gün yazısında görüşmek üzere...

Şekil: Etap rotası ve grafiği


2 yorum:

  1. çok güzel bir gezi olmuş elinize sağlık :)

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Arzu Hanım;
      Çok teşekkür ederim. faydalı olmasını amaçladığım bir yazı yazmak istedim. beğenmenize sevindim.
      Güzel günler dilerim... :)

      Sil