27 Eylül 2014 Cumartesi

Alanya - Kaş Turu 2. Gün - Alanya Side

Günlerden 1 Eylül 2014, pazartesi günü. "Turumuz ikinci gününde de bütün hızıyla devam ediyor" diyerek başlamak isterdim bu ikinci gün yazısına, ancak turun esas bugün başlayacağını söylemeliyim. Artık yola çıkıyoruz; geçtiğimiz bir noktadan tekrar geçmemek üzere.

İlk gün yazısında da belirttiğim üzere, önceki gün yol yorgunu olduğumuzdan kısa bir gezi ile başlamıştık turumuza. Çok değil, yaklaşık 17 km sürmüştük. İkinci günse öyle olmayacaktı.

Parkura kısaca göz atalım isterseniz:


Şekil 1: Alanya - Side Yolu

Şekilden de görebileceğiniz üzere Alanya'dan çevre yolu boyunca Manavgat'a gideceğimiz, Manavgat Büyük Şelale'ye kadar çıkacağımız ve sonunda Side'ye varacağımız bir yol bizi bekliyor. Google'ın söylediğine göre yol yaklaşık 78 km. Bu mesafeyi GPS ölçümlerimiz de doğruluyor.

Yol arkadaşım Necati ile (kendisi alınmasın sakın; hayatım boyunca yol arkadaşım olacaktır), sabahın ilk ışıkları ile yola çıkmaya karar veriyoruz. 6'da kalkıp 6:30'da pılımızı pırtımızı toplayıp sessizce otelimizden ayrılıyoruz. Hava o kadar serin ve tatlı ki; sanki bir kış gününü yaşıyoruz Antalya'da. "Hava böyle olsa akşama kadar sürerim" diyorum kendi kendime. Tabi gün içinde sıcaklık böyle olmayacaktı. :)

Yola çıkmadan önce, Alanya çıkışında bulunan 3 adet tünelin beni biraz korkuttuğunu söyleyebilirim. Söz konusu tüneller hatırladığım kadarıyla yalnızca Side yönüne gidişte bulunmakta; yani Alanya'ya doğru yol alacak olanları pek etkilemiyor. Bununla birlikte tünellerin uzun olduğunu ve emniyet şeridinin dar olduğunu belirtmem gerekir. Genelde tüm tünellerde benzer sıkıntıları yaşıyoruz; yankıdan dolayı arkadaki arabanın ne kadar uzakta olduğunu algılayamamak büyük problem. Sürekli "bu kamyon ne zaman geçecek" diyerek tetikte ve tedirgin bekliyorsunuz. Burada buna ek olarak emniyet şeritleri de dar.

Tünellerin avantajı ise hemen arkalarında bir dizi trafik lambası olması. Bu lambalar trafiği regüle ettiğinden arkadan gelecek olan araçların dalgalar halinde gelmesini sağlıyor. Eğer hızınızı ayarlayıp uygun anda tünele girebilirseniz arkanızdan neredeyse tünel çıkışına kadar araba gelmeyecek şekilde tüneli geçebilirsiniz. Tabi bizim bir avantajımız daha vardı; sabah erken saatlerde yolun bu kısmını geçiyor olmamız; zira çok değil 1 saat sonra mesaiye yetişmek isteyen bir sürü insan ve servis aracı yolda trafik oluşturacaktı. Henüz tünellerde kendilerinden eser yoktu.

Tüneller hakkında son bilgi vereceğim: sırasıyla uzunlukları 500 m, 1500 m ve 300 m. 

Tünelleri geçtikten sonra yolun genelinin düzlük olduğunu söylemem gerekir. Yol bakımlı, yamasız. Ancak yolun özellikle kenar kısımlarında zaman zaman cam kırıklarına denk gelinebiliyor. Tam da bu sebepten 25. kilometrede lastiğimi patlattım. Neyse ki önceki yazıda da bahsettiğim kendinden yapışkanlı yamalarımız sayesinde hızlıca tamirini gerçekleştirip yolumuza devam edebildik.

Yol boyunca sağlı sollu (genellikle sollu) oteller bulunuyor. Dolayısı ile yolun büyük çoğunluğunu bu otellerin oluşturduğu manzarayı izleyerek geçiriyorsunuz. Tabi hakkını yemeyelim coğrafyanın; sağ tarafımızda uzakta Toros'ları ve hemen önündeki ovayı izleyerek geçiyoruz aynı zamanda. 

Saat 10:30'a yaklaştığı sıralarda artık biz de Manavgat'a yaklaşmaya başlamıştık. Hedefimiz Manavgat Şelalesi'ne varıp kahvaltımızı orada yapmaktı. Ancak Necati de ben de şelaleye nasıl gidilebileceğine ilişkin bir bilgiye sahip değildik. Anayolda şelale tabelası bulunuyordu ancak, dönüşümüzü yaptıktan sonra uzun bir süre bir tabela görememiştik. Derhal birilerine sorduk. Bize "Köprüye doğru gitmemizi" söylüyorlardı. Köprüyü görene kadar neye benzediğine dair bir fikrim yoktu. Gördüğümde ise bir yerleri tarif ederken kullanılmasını ben de mantıklı bulmaya başladım. :) Bahsi geçen köprünün adı Zeynel Şenol Köprüsü.


Fotoğraf: Zeynel Şenol Köprüsü

Köprüyü geçtikten sonra yolun sonundan sağa doğru dönüp Manavgat boyunca pedalladık. En sonunda 68. kilometrede Manavgat Büyük Şelale girişine kadar geldik. Bilenler vardır, şelaleye giriş ücretli; kişi başı 5 TL verip girebildiğiniz bir yer. İlginçtir, bisikletlerimizi bağlayabileceğimiz güvenli bir lokasyon yoktu. Girişteki güvenlik görevlisi de bisikletimiz ile girmemize izin vermedi. (Makul bir sebebi olduğunu düşünmüyorum bu arada) Zaten giriş parası niçin aldıklarını da anlamadım; ne temiz, ne tuvaletleri ücretsiz kullanabiliyorsunuz, ne de işletilen mekanlar güzel. Sanırım turun en pahalı ve en başarısız kahvaltısını burada yaptık. Açıkçası yol üzerinde Manavgat nehri kenarında bir sürü güzel kahvaltı yapabileceğimiz yer geçmiştik ve uğramadığımız için çok pişman olduk. 

Sanırım bu ziyaretin tek faydaları çektiğimiz fotoğraflar ve ayağımızı buz gibi suya sokabilme imkanı oldu. Normalde su yüksekmiş, dizlere kadar girilebilir durumdaymış, ancak gördüğümüz her akarsuda olduğu gibi burada da sular çekilmiş. Dim Çayında da durum farklı değildi.





Fotoğraflar: Manavgat Şelalesi ve biz

Bu esnada ben de bir yandan Booking.com'dan kalacak yer ayarlamaya çalışıyordum. Antik Side içerisinde uygun bir yer bulmayı başardım. Artık hedefimize doğru yönelme ve biraz dinlenme vakti gelmişti.

Kahvaltımızı (!) da yaptıktan sonra sıra Side'ye inmeye gelmişti. İki olasılığımız vardı; ya geldiğimiz yolu geri inecek, ya da Sarılar Köyü içerisinden geçerek kestirmeden Side'ye geçecektik. Çoğu kez kestirmeler bize yokuş süprizi sunardı; ancak yerli insanlara sorduğumuzda yokuş olmadığını söylediler. Hayırlısı deyip girdik yola. Yokuş vardı, ancak yoracak seviyede bir yokuş değildi. Tırmandık ve indik. Biraz rüzgar vardı, hızlı bir inişe izin vermedi (30 km/h'yi bile bulamadık ); ancak eziyet de etmedi.

Antik Side çok güzel bir yer; antik kent içerisinden geçerek yerleşim yerine ulaşıyorsunuz. Bildiğiniz açık hava müzesi. Seyre dalıp fotoğraf çekemediğim için üzgünüm çok. (ki bu durum gezi boyunca başıma çok kez gelecek)

Bir an önce rezervasyon yaptığımız otele girmeyi amaçlıyoruz, hemen telefonumun navigasyon uygulamasını açıp otele doğru yöneliyoruz. Çok uzun sürmüyor; zaten bisikletle hemen dolaşıveriyorsunuz Side'yi, çok büyük değil. Otel sahipleri de çok güzel karşılıyor bizi, her türlü yardımı gösteriyorlar. İsmi Şato Hotel, belki gitmek isteyenler olur.

Sıra bir iki saat uykuda ve ardından denize girmede artık.


Fotoğraf: Vakit dinlenme vakti

Özet olarak günün sonunda yaklaşık 77.8 km bisiklet sürmüş olduk. 1 lastik patlattık. Fazla yorulmadık, yorucu bir güzergahtan geçmedik. Yorucu güzergah ne demek, birkaç gün sonra öğrenecektik.

Aşağıda 2. gün rota ve performans değerlerini bulabileceğiniz MapMyRide bağlantıları bulunmaktadır. 3. Gün notlarında görüşmek üzere.


Hiç yorum yok:

Yorum Gönder