12 Ağustos 2024 Pazartesi

Schwalbe'nin Yeni Ürün Ailesi - Albert ve Shredda


Schwalbe’nin yeni Albert ve Shredda lastikleri, çapraz yerine dik radyal katmanlar kullanan otomobil lastik endüstrisinden ilham alarak tasarlandı. Yeni karkas yapısının, geliştirilmiş yol tutuşu, çekiş ve daha yumuşak bir sürüş sunduğuna inanılıyor.

Schwalbe’nin Radial tasarımını kullanan üç yeni lastik var: Shredda yerçekimine odaklanan agresif spike lastiği, çok yönlü Albert ve Magic Mary’nin radyal versiyonu.

Yeni lastikler için talep edilen fiyatlar ise şöyle: Albert Trail Pro ve Magic Mary Trail Pro için 73,99 £ / 73,90 €'dan, Shredda Pro, Albert Gravity Pro ve Magic Mary Gravity Pro için 79,99 £ / 104 $ / 79,90 €'dan başlayan fiyatlar talep ediliyor. Türkiye'deki fiyatlar ise daha yukarılarda olacaktır.

Albert, 27.5 inç ve 29 inç çaplarında ve 2.4 inç ve 2.5 inç genişliklerinde mevcutken, Shredda ön lastiği yalnızca 29x2.5 boyutunda bulunabilecek. Ancak Shredda arka lastiği 27.5x2.5 inç ve 29x2.5 inç boyutlarında satın alınabilir.

Bununla birlikte, söz konusu lastiklerin ağırlıkları oldukça rekabetçi. Albert Gravity Pro 29x2.5 inç Ultra Soft lastikler 1.346 g ağırlığında olup, bu, Maxxis, Continental ve Vee Tire DH-casing lastikleri ile benzerdir.

Otomotiv endüstrisinde en azından radyal lastik yapıları yeni bir şey değil. Radyal lastik karkasları, lastiğin hareket yönüne dik (90 derece) uzanan katmanlar kullanılarak üretilir ve tipik olarak stabiliteyi artıran bir "kemer" kullanır.

Diyagonal karkas (eğimli katman olarak da bilinir) lastik yapısı ise, katmanları birbirine daha keskin açılarla (genellikle 30 ila 45 derece arasında) çaprazlar ve bu da lastiğe o eksende daha fazla dayanım gücü verir.

Her iki lastik yapı tipi de, üreticinin istediği kadar çok veya az katmanla yapılabilir; bu, kullanım amacına bağlıdır. Maliyeti de etkileyeceğine şüphe etmemek gerekir.

Schwalbe'nin dağ bisikleti için üretmiş olduğu radyal lastikleri, geleneksel 90 derecelik radyal lastiğin hafif bir modifikasyonudur denebilir. Katmanlar bir açıyla döşenmiştir, ancak bu açı gerçek bir radyal lastik kadar keskin değildir. Üretici, açının stabiliteyi sağlamak için bir kemer gerektirmeyecek şekilde ayarlandığını söylüyor, ancak bir şefin sosunun gizli malzemeleri gibi ticari bir sır olarak saklanmakta, katmanların tam açısı açıklanmamaktadır.

Peki radyal lastiklerin dağ bisikletinde avantajları nelerdir? Schwalbe'ye göre, lastiğin katmanları daha geniş bir açıyla yerleştirildiğinden, “daha az basınç” veya gerilim altında kalıyor, bu da lastiğin tümsekler üzerinden geçerken daha iyi şekil değiştirme performansı gösterebilmesini sağlıyor. Bu ek deformasyon yeteneği sayesinde, lastik temas alanında da artış olur; eğimli katman lastiği ile kıyaslandığında, eşdeğer bir basınçta %30'a kadar artıştan söz etmek mümkündür.. Lastik, yere veya bir tümseğe temas ettiğinde daha fazla "ezilir" ve bu da geleneksel bir dağ bisikleti lastiğine göre daha fazla temas alanı sağlar.

Radyal karkas tasarımının, eğimli katman modeline kıyasla daha iyi sönümlendiği, bir darbeden sonra sıkışma ve geri tepme titreşimlerinin daha hızlı azaldığı Schwalbe'nin iddiaları arasında. Bu 'daha kontrollü geri tepme' ve 'daha pürüzsüz tepki davranışı'nın, bisikletin hakimiyetini ve yol tutuşunu artırmaya yardımcı olduğu belirtiliyor.

Schwalbe'nin basın bülteninde detaylar az ama söylenenlere göre, karkasın geri tepme hızının, ne kadar sıkışmış olursa olsun, daha sabit kaldığını varsayabiliriz. Lastik orijinal şekline geri dönerken, hala neredeyse tamamen sıkışmış olduğunda bile benzer bir hızda şişip/geri tepiyor. Bu da daha kontrollü bir sürüşe imkan vermektedir..

Peki, hiç dezavantajı yok mu? Schwalbe bile radyal tasarımının bazı dezavantajları olduğunu kabul ediyor. Daha büyük temas alanı nedeniyle yuvarlanma direnci artmaktadır; dolayısı ile herhangi bir anda lastiğin sırtı ve kauçuğunun daha fazlası yere temas eder. Bu da uzun yol gibi, pürüzsüz zeminlerde daha fazla yorulmayı beraberinde getirecektir. Öte yandan, radyal lastikler eğimli katman lastiklere kıyasla daha esnek olduğundan, jant kenarı delinmeleri daha fazla olabilir. Lastik bir darbe aldığında daha fazla sıkışır, bu da lastiğin jant kenarından hasar görüp patlaması riskini artırır.

Yeni Albert iki varyantta geliyor: Albert Pro Trail ve Albert Gravity Pro. İkisi arasındaki fark, yapılarına dahil edilen katman sayısıdır. Gravity Pro, çift katmanlı bir karkas ile yapılırken, Trail versiyonu tek katman kullanır.

Ancak, her iki lastikteki sırt deseni aynıdır; Maxxis Assegai'ye benzer şekilde, ikili-üçlü merkez blok deseni ve uzun yan çıkıntılar içermektedir.

Schwalbe Albert Gravity Pro dağ bisikleti lastiği ise yuvarlak bir profile sahiptir. Sıkı blok deseni – küçük 'pitch' olarak bilinir – özellikle lastiğin zemine mümkün olduğunca fazla temas etmesini sağlamak için radyal karkas ile çalışmak üzere tasarlanmıştır.

Bu lastik, Enduro odaklı çok yönlü bir lastik olarak konumlandırılmış, ancak daha sert parkur yüzeylerine yönelik bir performans eğilimi vardır. Ön ve arka için evrensel bir sırt desenine sahiptir ve 150 mm veya daha fazla hareket açıklığı olan bisikletler için önerilir.

Albert Trail ve Gravity lastiklerinin ağırlıkları Schwalbe tarafından açıklanmadı, ancak 29x2.5 inç Albert Gravity Pro Soft ve Ultra Soft lastikler sırasıyla 1.319 g ve 1.346 g ağırlığındadır.

Schwalbe Albert Trail Pro Schwalbe Albert Trail Pro dağ bisikleti lastiği aşağıdaki ölçülerle piyasaya sunulmuştur:

  • 27.5x2.4 Soft 
  • 27.5x2.4 Ultra Soft 
  • 29x2.4 Soft 
  • 29x2.4 Ultra Soft 
  • 29x2.5 Soft 
  • 29x2.5 Ultra Soft 

Tüm modeller £73.99 / €73.90 fiyat bandındadır.


Schwalbe Albert Gravity Pro Schwalbe Albert Gravity Pro dağ bisikleti lastiği ise aşağıdaki ölçülerde sunulmuştur.

  • 27.5x2.4 Soft 
  • 27.5x2.5 Soft 
  • 29x2.4 Soft
  • 29x2.4 Ultra Soft
  • 29x2.5 Soft (gerçek ağırlık 1.319g) 
  • 29x2.5 Ultra Soft (gerçek ağırlık 1.346g) 

Tüm modeller £79.99 / $104 / €79.90 fiyat bandındadır.

Yeni Shredda Pro Schwalbe Shredda Ön Gravity Pro dağ bisikleti lastiği ise sivri uçlu sırt deseni, gevşek ve mıcırlı parkur yüzeyleri için tasarlandı ve tasarımı motosiklet lastiklerinden ilham aldı.

Her biri kendi sırt desenine sahip ön ve arka lastikler olarak tasarlanmıştır. Shredda Pro Front, simetrik kare şeklinde iki bloklu bir merkez deseni kullanır, ancak her diğer çift çıkıntı, stabiliteyi artırmak için küçük bir köprüye sahiptir. Yan çıkıntıları daha dikdörtgendir, en uzun kenarları dönüş yönünde uzanır. Bu çıkıntılar, lastik viraj alırken yere temas ettiğinde tutuş sağlamak için tasarlandı.

Radyal yapıyı göz önünde bulundurarak tasarlanan açık ve yüksek sırt, gevşek yüzeylerde tutuşu artırarak arazi ile tam bir kenetlenme oluşturur.

Arka tarafa özgü olarak, Shredda Pro Rear'ın sırtı ön lastiğe göre daha sığdır ve farklı bir tasarıma sahiptir.

Schwalbe Shredda Arka Gravity Pro dağ bisikleti lastiği iki-iki-üç merkez blokları değişmeli bir desen ve aynı zamanda bir-iki desende değişen daha büyük dikey yönlendirilmiş yan bloklar, yukarı çıkış tutuşu ve çekişi (elektrikli dağ bisikletleri için) ve bolca fren performansı sağlamak için tasarlanmıştır.

Bununla birlikte Schwalbe, yeni Shredda için henüz ağırlık bilgisini paylaşmamıştır.

Schwalbe Shredda Gravity Pro Ön yalnızca tek konfigürasyonda hazırlanmıştır:

  • 29x2.5in Ultra Soft 

£79.99 / $104 / €79.90 fiyat bandında satışa çıkacaktır.

Schwalbe Shredda Gravity Pro Arka ise iki farklı ölçüyle tasarlanmıştır:

  • 29x.2.5in Ultra Soft 
  • 27.5x2.5in Ultra Soft 

Tüm modeller £79.99 / $104 / €79.90 fiyat bandında satışa çıkacaktır.

31 Mart 2018 Cumartesi

Unibike 2018 Bisiklet Fuarı Kapılarını Açtı

Merakla beklenen Unibike İstanbul 2018 Fuarı'nın kapıları bisikletseverlere geçtiğimiz perşembe günü açıldı. İstanbul Yenikapı'daki Avrasya Sanat ve Gösteri Merkezi'nde ziyaretçileri ile buluşan ve 29 Mart - 1 Nisan 2018 tarihleri arasında ziyarete açık olacak olan fuarı sizler için gezdik ve neler var, neler yok sizler için derledik.

Unibike 2018 Bisiklet ve Bisiklet Ekipmanları Fuarı

Her yıl ülkemizde yapılan her yeni bisiklet fuarının, çizgiyi ve ziyaretçi beklentilerini biraz daha yükselttiğine ve kaliteyi yukarıya çektiğine şahitlik ediyoruz. Katılımcı seviyesinin az olması sebebiyle önceleri motorsiklet firmaları ile birlikte stand açmak durumunda kalan bisiklet ve bisiklet ekipmanları firmaları, yeterli talebin oluşması ile birlikte, sektörün kendi dinamiklerine ve kendi fuar ihtiyaçlarına sahip olduğunu kanıtlamış ve son dönemde yalnızca bisikletlerin ve bisikletli yaşamın sunulduğu bir fuarlar ile bisikletseverlere ulaşmaya başlamıştır. 



Neredeyse bilinen tüm yerli ve yabancı firmaların bisikletlerini fuarda görmek mümkün. Dolayısı ile özellikle bisiklet alma niyetindeyseniz ve önümüzdeki bahar aylarını pedallayarak geçirmek istiyorsanız deneme turu da atabileceğiniz fuara bir göz atmak, doğru bisikleti bulabilmek adına gayet faydalı olacaktır.


Doğru bisiklet demişken, her sene bisiklet fuarlarında bir yeni konunun trend olduğunu ve neredeyse tüm firmaların anlaşmış gibi standlarına yerleştirdiği bir ürün/hizmet olduğunu gözlemleriz. Bu sene de farklı olmadı, 2018'in trend konusunu birçok firmada gözlemledik. Peki nedir bu senenin konusu? "Bikefitting!"

Kavram olarak, vücut yapınıza uygun bisiklet ölçüsünün ve duruşunuzu belirleyen aynakol uzunluğu, gidon mesafesi, sele pozisyonu gibi ölçülerin ne olduğunu tespit etmeye yarayan, yarı mekanik, yarı teknolojik analizlerin tümünü ifade ediyor. Özellikle optimum performansı elde edebilmek ve gereksiz kas/eklem zorlanması ve sakatlanmanın önüne geçebilmek -ki bizce daha çok önemsenmesi gereken budur- için yaptırılması tavsiye edilen, size uygun bisikleti ve ekipmanlarını alabilmeniz ve gereksiz ekstra masraf yapmamanız için bisiklet almadan önce alınması önerilen bir hizmet olduğu belirtiliyor. Hangi bacağınızla ne kadar basma ve ne kadar çekme kuvveti uygulayabiliyorsunuz, ayağınızın neresiyle pedala basıyorsunuz, bisiklet üzerinde nasıl duruyorsunuz gibi soruların cevapları hem elektromekanik sensörler ile, hem de 3 boyutlu tarayıcılar ile algılanıp bilgisayar ortamına aktarılıyor. 


Her ölçüsü hassas olarak ayarlanabilen özel bisiklet benzeri mekanik aksamlar üzerinde yapılan yaklaşık 3 - 4 saat süren bir analiz çalışmasının ardından kapsamlı bir rapor elde ediyorsunuz ve bu raporla bedeninize uygun bir bisikleti alabiliyorsunuz. Bununla birlikte yanlış donanımdan kaynaklanan sakatlıkların ve performans kayıplarının da önüne geçiyorsunuz. Hizmetin bedeli 300₺'lerden başlayıp rapor kapsamına göre yukarılara tırmanabiliyor.



Bikefitting Türkiye'de son kullanıcının ulaşabildiği yeni bir konu, ancak firmaları bu konuda gayet motive gördük. Kim bilir, Euro'nun da artması ile 15.000 ₺ civarında satılan bisikletlerle birlikte belki de ücretsiz bikefitting hizmeti verildiğini de görmeye başlarız yakında.

Geçtiğimiz günlerde Cyclist dergisinde ya da bir online makalesinde bisiklet üreticilerinin, özellikle yol bisikleti üreticilerinin standart donanımlar ile erişilebilecek performansın limitlerine geldiklerini düşündüklerinden standart dışı fren, gidon veya kadro tasarımlarıyla daha düşük ağırlık, daha yüksek aerodinamik verim gibi konulara yönelmeye başladığına değinilmişti. Bunun örneklerine Trek standında görmeye başladık. Alttaki fotoğrafta v-fren konumlarına ve yerleşimlerine, olmayan gidon boğazına -ya da borusuna mı desek, en iyisi entegre gidona diyelim- dikkat çekmek isteriz. Özellikle üst ve orta-üst seviye bisikletlerde önümüzdeki dönemde bu entegrasyona daha sık denk geleceğimizi tahmin etmek güç değil.



Önceki fuarlarda çılgın bir şekilde elektrikli bisikletler kullanıcıların gözüne sokulmaya çalışılıyordu. Bu sene fuarda daha fazla çeşitte elektrikli bisiklet bulunuyor, lakin son kullanıcıya olağanüstü bir ürünmüş gibi satılmaya çalışılmıyor. Bu, bisiklet algısı ile alakalı olumlu bir gelişme.

Değinmeden geçmemek lazım, Gürkan Genç'in -bkz: Demir Atlı Adam- bisiklet ile dünya turu projesi kapsamında kullanmış olduğu ilk Kron marka özel yapım bisiklet teşhir ediliyor. 41.000 Km yol tepen bisiklet nasıl görünür, merak edenlerin görmesini tavsiye ederiz. "Gürkan Genç'i tanımıyorum ben" diyenleri de kendisinin web sayfasına yönlendirelim.

Bunun dışında retro şehir bisikletleri, sıradışı bisiklet tasarımları, bisiklet taşıma ekipmanları, çocuk koltukları gibi birbirinden farklı kategorilerde çeşitli ürünler fuarda görülebiliyor. Birçok firma fuara özel ciddi indirimler de uyguluyor. -Bir Mosso 790Pro sahibi olmamak için zor tuttuk kendimizi- Ayrıca yurt genelindeki bisiklet derneklerinin de standlarını görmek mümkün.



Fuara Giriş ve Ücret

Fuara giriş için öncelikle form doldurmak gerekiyor. Formu buradan online olarak doldurabileceğiniz gibi kapıda da doldurabilirsiniz. Öğrencilere ücretsiz olan fuarın, öğrenci olmayanlar için 5₺'lik bir giriş ücreti bulunuyor. Kanaatimizce, fuara bisikleti ile gelenlere de ücretsiz yapılabilirdi. Şehir hayatında bisikletin yaygınlaştırılması ile ilgili stratejilerin olduğunu biliyoruz, bu kapsamda bir adım atılması hoş olurdu. Kabul, 5₺ de ucuz bir giriş ücreti ama teşvik ediyor olmak önemli.

Fuar Alanı ve Alana Gidiş

Avrasya Sanat ve Gösteri Merkezi, Yenikapı sahil yolunda, deniz tarafında kalıyor olup, toplu taşıma, bisiklet ya da otomobil ile ulaşılması gayet kolay bir lokasyonda bulunuyor. Toplu ulaşım ile etkinlik alanına ulaşmak için Marmaray, Havalimanı-Yenikapı Metrosu, Hacıosman-Yenikapı Metrosu ile raylı sistemler ya da BN1- BN2, BN3 gibi sahil yolunu kullanan otobüsler kullanılabilir. Bu anlamda, etkinliğin olabilecek en güzel yerde konuşlandığını söylemek mümkün.
Özel araç ile gelecek ziyaretçiler içinse etkinlik alanının önünde kapasite sorunu bulunmayan devasa bir İspark bulunuyor.

Son Notlar

Genel olarak değerlendirildiğinde başarılı bir şekilde organize edilmiş bir fuar olduğunu söyleyebiliriz. İstanbul'da olup da bisiklete ilgisi olan herkesin fuara uğraması faydalı olacaktır.

19 Kasım 2017 Pazar

THY'den Ücretsiz Bisiklet Taşıma Kampanyası

Türk Hava Yolları, kampanya kapsamında Kayseri'ye yapılacak olan uçuşlarda bisiklet taşıma ücreti almayacağını duyurdu.

Kampanya, 01 Nisan 2018 - 31 Ekim 2018 tarihleri arasında Kayseri çıkış veya varışlı uçuşlar için geçerli olup kişi başına 1 bisiklet ile sınırlandırılmış.

Geçtiğimiz sene Kayseri'de yapılan Salcano Veloturk Gran Fondo yarışına katılan sporcuların bisikletlerini özensiz taşıdığı ve bisikletlere hasar verdiği iddia edilen ve sosyal medyada #BisikleteSaygiTHY hashtag'iyle gündeme gelen Türk Hava Yolları'nın bu şekilde sporcuların gönlünü almaya çalıştığı düşünülüyor.


22 Eylül 2017 Cuma

Otomobilsiz Kent Günü

İstanbul'da 22 Eylül'de Otomobilsiz Kent Günü Kutlanıyor!

Dünya genelinde 2310 şehir tarafından kutlanan Avrupa Hareketlilik Haftası etkinlikleri kapsamında 22 Eylül İstanbul Büyükşehir Belediyesi tarafından Otomobilsiz Kent Günü ilan edildi.



Bu kapsamda saat 06:00'dan 19:00'a kadar Bostancı Kartal arasındaki sahil yolunun Bostancı Yönü trafiğe kapatılarak bisikletli ve yayaların kullanımına açılacak.

Bununla birlikte toplu ulaşım saat 20:00'a kadar %50 indirimli olarak sunulacak.


19 Ağustos 2017 Cumartesi

Bisiklet Sür, Beşiktaş!

Beşiktaş Belediyesi, bisikletli ulaşıma dikkat çekmek, bisikletli farkındalığını arttırmak ve fosil yakıt kullanımını azaltmak amacıyla PAGÇEV iş birliğiyle bisiklet turu organize ediyor.

20 Ağustos Pazar günü Beşiktaş Demokrasi Meydanında başlayacak organizasyon için toplanma saati 09:00, hareket saati ise 09:30 olarak belirlenmiş.


Turun rotası şu şekilde:
Beşiktaş Meydanı'ndan başlayarak sahil yolundan Aşiyan mezarlığına devam edilecek ve aynı yolda dönüş istikametinde seyredilerek yine Beşiktaş Demokrasi Meydanında sona erecek.

Rota kısa olsa da toplanmış olan bisikletseverlerin daha küçük gruplar halinde farklı parkurlarda turlarına devam etmesi ise kaçınılmaz.

Etkinlik sonunda çekiliş yapılarak katılımcılara hediyeler dağıtılacaktır.

Eh, biz de bu etkinliği ve benzerlerini heyecanla bekliyoruz. Haydi bisiklet severler, farkında olunmayan bizleriz, ancak farkındalığı arttıracak olanlar da bizleriz!

31 Mayıs 2017 Çarşamba

Dünya Çevre Günü Kıtalararası Bisiklet Gezisi

İstanbul çok güzel bir bisiklet etkinliğine daha ev sahipliği yapıyor.


Dünya Çevre günü sebebiyle her sene düzenli olarak Bisikletliler Derneği tarafından gerçekleştirilen Kıtalar Arası bisiklet gezisi bu sene Ramazan ayına denk geldiği için, katılımın mümkün olabildiğince fazla olabilmesi için Gece Turu olarak tertip ediliyor.

Önümüzdeki Cumartesi günü (3.06.2017) akşamı saat 22:00'da başlayacak olan tur için toplanma yeri olarak her zamanki gibi Lütfi Kırdar Kongre Merkezi seçildi.

Lütfi Kırdar Kongre Merkezi'nden başlayacak olan turun rota uzunluğu 21 km olup, Mecidiyeköy, Balmumcu, 15 Temmuz Şehitler Köprüsü, Üsküdar ve Harem'den geçerek Kadıköy'de son buluyor.

Katılım için kask ve ön / arka lambaların bulundurulmasının zorunlu tutulduğu etkinliğin sonunda yapılacak çekiliş ile piyasa değeri yaklaşık 1000₺ olan 10 adet bisikletin katılımcılara dağıtılması planlanıyor.

Tur rotasının harita üzerindeki görünüşü aşağıdadır.

21 Kasım 2015 Cumartesi

Tuna Nehri Bisiklet Turu - 3. Gün: Marbach an der Donau - Zwentendorf

Önceki yazımda da bahsettiğim üzere Marbach'ta çadırda kalmıştım. Çok güzel, sakin bir gece geçirdikten sonra sabah ilk ışıkları ile birlikte kendime geldim. Beklediğimin aksine, dinlenmiş bir şekilde uyandım. Bunda temiz havanın ve Tuna'dan inceden gelen su sesinin etkisi olduğunu düşünüyorum. Kamp alanının lavabolarını son kez kullanarak çadırımın başına döndüm, gece yıkayıp kuruması için astığım tişörtlerimi katlayıp heybeme yerleştirdim, çadırımı toparladım ve bisikletime yükledim. Artık yola çıkmaya hazırdım. Saat 8:30.

Planım Viyana'ya kadar olan yolu 2 günde almak, çünkü bulunduğum konum Viyana'dan yaklaşık 130 kilometre mesafede, ve bu mesafe bir gün için fazla. Viyana'ya varmak mümkün olmasına rağmen kendimi ve ekipmanımı zorlamak ya da strese girmek istemediğimden bugünü yaklaşık 84 kilometre uzakta, Zwentendorf'ta bitirmek istiyorum.

Bugün kahvaltı yapmadan çıkıyorum yola, amacım yol üzerinde 1 saat içerisinde güzel bir kahvaltı yapacak yer bulmak ve sabah kahvaltısını yapmak. Genelde bu tarz turlarda kahvaltının kalitesi belirliyor, yolun nasıl geçeceğini.

Fotoğraf: Tuna dünkü gibi sağımdan akmakta
Yaklaşık 1 saat Tuna'nın kuzey yakasında bisiklet sürdüm, lakin 1-2 yer dışında kahvaltı yapabileceğim bir mekana rastlamadım. Gördüklerim de içime sinmediğinden durmadım. Hatta bir ara "bulamayacağım herhalde" deyip denk geldiğim Spar marketlerinden birine girdim ve atıştıracak bir şeyler aldım. Çok geçmeden de Emmersdorf'ta yol kenarında açık büfe kahvaltı veren bir hotele denk geldim. Tam olarak 53 dakikada 16 kilometre katetmiştim.

Hotel Donauhof'ta tam 12€ ile turun en pahalı kahvaltısını yaptım. Civarda başka oteller de bulunuyordu, onlara sormadım, direkt oturdum. Zira kahvaltı 10:00'a kadardı, ve benim yarım saatten biraz fazla zamanım vardı. Derhal oturdum kahvaltıya, karnımı iyice doyurdum.

Fotoğraf: Kahvaltımı yaptıktan sonra karşıma çıkan saray yavrusu
Yukarıdaki fotoğrafın hemen ardından Donauradweg bitmişti ve bir Donauradweg tabelası yola çıkarak karşıya geçmemi söylüyordu. Ben ise bunu yanlış anlamış, aynı 2. günün bir kısmında olduğu gibi yolda gitmem gerektiğini düşünmüştüm. 100 metre ilerlemeden yolda denetim yapan bir polis tüm araç trafiğini ve beni durdurdu ve kibarca uyarmaya çalıştı. Kendisine kibarca tabelanın karşıya geçmem gerektiğini ifade ettiğini anlamadığımı, bu sebeple yoldan devam ettiğimi söyledim. O da hızlıca anayolu terkedip yolun karşısından, kasabanın içinden geçmemi tembihledi, beni gönderdi ve tüm anayolu trafiğe yeniden açtı. Ucuz atlattığımı düşünüyorum. :) Bu andan itibaren tabelalara daha dikkatli bakar oldum.

Fotoğraflar: Spitz yakınlarında ana yoldan ayrıldık

Yolun sol tarafından sürerken Spitz yakınlarında yol iyice nehirden ve ana yoldan ayrıldı. Bunun yerine daha sessiz olan kasaba içinden ve üzüm bağlarının arasında sürdüm bir müddet.

Fotoğraflar: Spitz içinden geçerken

Fotoğraf: Spitz yakınında sayısız üzüm bağı var
Şunu söylemeliyim ki, bir müddet etrafımda üzüm bağından başka birşey görmedim. Açıkçası başta bu kadar ekilmiş toprak görmeyi ummuyordum. Ancak biraz dikkatli bakıp düşündüğümde buranın da bir ova olduğunu gördüm ve verimli topraklarının olduğuna kanaat getirdim.

Fotoğraflar: Yol kalabalıklaşıyor

Spitz'den çıktıktan sonra  St. Michael'e doğru yaklaştığımda yol birden kalabalıklaştı. Ben gittiğim yönde, hem de aksi istikamette epeyce bisikletli gördüm. Hızımı düşürüp kalabalık bir ekiple bir müddet sürdüm. Benim için hem fiziksel hem de psikolojik bir dinlenme oldu, hızı düşürüşüm. Sonra hızlandım ve ekibi geride bıraktım tabii ki.

Fotoğraflar: St. Michael yakınlarında geçtiğim alçak bir geçit ve kule

 35. kilometreye doğru geldiğimde St. Michael'e girmiş oluyorum. Burada eski bir kilise ve kulesi mevcut. Kulenin üzerine sayısız basamaklı bir merdiven ile çıkılıyor. Manzarayı görmek için çıkmak istedim, ancak bisikleti bırakacak imkanım olmadığından ötürü fotoğraf ve video çekip yoluma devam ettim.

Fotoğraf: Weißenkirchen'e kadar geldim, ve hala üzüm bağları devam ediyor
Weißenkirchen'in ardından Dürnstein Sarayına (Schloss Dürnstein) geliyorum. Saray biraz yüksek irtifada (çok değil, belki 50 m) ve sanırım tırmandığım en yüksek nokta burasıydı diyebilirim. Saray ziyarete açık olan bir müze gibi değil de, daha çok bir restoran gibi işletiliyordu, dolayısıyla girmedim bile. Hatta fotoğrafını dahi çekmemişim, yalnızca manzarası çekili, bir de aşağıdaki videoda biraz görünüyor.

Fotoğraflar: Dürnstein Sarayı manzarası

Dürnstein'dan çıktıktan hemen sonra az önce gördüğüm üzümlerin şaraba dönüştürüldüğü bir sürü şarap evi belirmeye başlıyor. Ben de ne zaman görmeye başlarım diye geçiriyordum içimden. Tabi alkolle aram olmadığı için benimkisi yalnızca meraktan ibaretti, fotoğraf bile çekmemişim. Ama ilgilisi olabilir, şarap merakınız varsa aradığınız yer burası, Unterloiben.

Unterloiben'den sonra yolun kuzey kısmından 4 kilometre daha sürdüğümde büyükçe bir şehir olan Krems an der Donau'ya varmış oldum. Ne kadar büyük diye soran olursa, ilk Türk bankalarını burada görmüş oldum, turun başından beri.
Fotoğraf: Krems'te Deniz Bank Şubesi

Krems içinden geçerken şehri biraz fazla izlediğimden olsa gerek, bir yerden sonra Donauradweg'i kaybettim. Amacım Krems köprüsünden karşıya geçip yolun kalan kısmını Tuna'nın güneyinden geçerek tamamlamak idi ancak ne köprüyü tutturabildim, ne de bisiklet yoluna kolayca çıkabildim. Köprünün altından geçebiliyordum ancak köprüye nasıl çıkacağımı bir türlü bulamamıştım. En sonunda köprüye çıkmaktan vazgeçip iç güdülerimi dinleyerek batıya doğru sürmeye başladım. Organize sanayi içerisinden geçerek tekrardan doğru olduğunu sandığım yola kavuşmuştum.

Video: Krems çıkışında, yolu bulduktan hemen sonra

Fotoğraflar: Krems çıkışında, yolu bulduktan hemen sonra

Bir miktar dinlendikten sonra tekrardan yola çıkıyorum. Tuna Nehri kıyısına gelir gelmez bir de burada fotoğraf çekiyorum.

Fotoğraflar: Krems sonrası Tuna ile buluşmamız

Krems'te iken Tuna'nın karşısına bir türlü geçememiştim. Akşam kalmayı planladığım Zwentendorf nehrin karşı tarafında olduğundan ötürü önümdeki fırsatları değerlendirerek kendimi karşı kıyıya atmanın yoluna bakmam gerekliydi. Neyse ki ben Tuna'ya kavuştuktan 2 kilometre sonra Krems Otobanını karşı kıyıya taşıyan köprüye denk geldim. Bu köprüde bisiklet ve yayalar için de bir bölüm ayırmışlar.

Video: Krems Çıkışındaki köprü

Fotoğraf: Krems Otobanı altından bir görünüm 

Tuna'nın güneyindeki yol artık tamamen sessiz, sakin bir bisiklet yoluna dönüştü. Zwentendorf'a yaklaşık 15 kilometre var, dolayısı ile mola vermeden hızlı bir şekilde varmak ve çadır alanına ulaşmak istiyorum. Köprüden 3,5 kilometre sonra bisikletliler için hazırlanmış bir cafeye denk geliyorum. Durup dinlensem diye düşünüyorum içimden ilk başta, lakin bir saat kalmış zaten, durmuyorum ve haritaya bakıp devam ediyorum.


Zwentendorf'a kadar çok kaliteli bir bisiklet yolundan sürüyorsunuz. Kasabaya varmadan hemen önce bir nükleer santralin yanından geçiyorsunuz. Küçük kapasiteli bir santral burası. Anladığım kadarıyla Avusturya'da kurulmuş ilk nükleer santralmiş. Sonradan öğrendiğime göre, halk ayaklanması olmuş. Bu sebeple koca santral kurulmuş ancak hiç işletilmemiş. Daha çok eğitim amacıyla kullanılmış.

Kasabaya vardığınızda ilk başta spor alanı karşılıyor sizi. Henüz kasabaya girdiğinizi anlamıyorsunuz, biraz daha ilerlemeniz gerekli. İlk iş olarak çadır alanını bulmaya çalışıyorum. Haritada gösterilen yere gidiyorum, lakin ilk başta farkedemiyorum alanı. Hiçbir çadır yok zaten. Vardığım vakit çok geç değil, saat 3 gibi varmıştım Zwentendorf'a, 83 kilometre yol katetmiştim. Yine de, eğer çadır alanını bulamazsam kafayı kırıp Viyana'ya gitmeyi bile planlamıştım, B planı olarak. Ancak önce karnımı doyurmalıydım. Market ya da güzel bir restoran idi aradığım.

Tam da bu esnada karşıma çıktı Evita isimli restoran. Uzaktan "Pizza" yazdığı için yaklaşmıştım, ancak baktım ki, altında "Kebab" yazıyor. Hızlandım ve doğruca oraya doğru gittim. Bisikletimden çantamı sökmeye çalışırken yanıma gelen dükkan sahibi ile aramdaki diyalog:

- Hallo!
+ Hallo!
- Sind sie Turk?
+ Ja?
- Ich bin auch Turk.
+ Hoşgeldin o zaman.

Böylelikle tanıştık Metin abiyle. Metin Yıldırım, abim yıllar önce gitmiş gurbete, işçi olarak başlamış, uzun yıllar çalışmış. Zaman içinde evlenmiş, çocuğu olmuş oralarda, yerleşmiş iyice. Her gün Viyana'dan gidip geliyor Zwentendorf'taki dükkanını işletmek amacıyla.

Kaç saat muhabbet ettik tam hatırlamıyorum, ancak o kadar sevaba girdi ki Metin abi... Oralarda, o kadar efor sarfedip de keyif çayı içebileceğimi hiç mi hiç sanmıyordum. Arasam bulamazdım herhalde beyaz kırmızı çay tabağını, kıpkırmızı karadeniz çayını...



Fotoğraflar: Metin Yıldırım ve Evita Kebap

Uzun uzun konuştuk, muhabbet ettik. Çok bisikletli gördüğünü, ancak ilk defa türk bir bisikletinin buralara geldiğini gördüğünü söyledi, pek bir gururlandım. Genelde buraya gelen Türkler, Zwentendorf girişindeki Nükleer santrali ziyaret etmek, eğitim görmek için geliyorlarmış. Oğluyla, eşiyle tanıştım, çok iyi insanlar. Akşam bırakmak istemediler, evlerine misafir etmek istediler sağolsunlar. Sıkıntılı bir durumda olsaydım kabul ederdim, ancak rahatsızlık vermek istemediğimden teşekkür ettim. Neticede erken kalkmak ve yol almak durumundaydım. Kendilerine buradan tekrar teşekkür etmek isterim, misafirperverliklerinden dolayı. "Metin abi, yolun düşerse uğrayacaksın, unutma!" :)

Saat çok geç olmadan vedalaşıp, market alışverişini de yapıp ayrılıyorum kasaba meydanından. Tekrar çadır bölgesini bulmak için kasaba girişine geri sürüyorum bisikletimi. Bu sefer detaylıca bakıyorum etrafa, kaçırdığım birşey var mı diye...

Derken küçük bir tabelada almanca "çadır ödemelerini karşıdaki restoranda yapabilirsiniz" yazan bir tabela buluyorum. Derhal giriyorum restorana, çadır alanı ile ilgilendiğimi söylüyorum. Hızlıca bir form dolduruyor. 9 Euro'ya elektrik, banyo ve çadır alanı almış oluyorum (elektriği malesef sabah farkedebiliyorum). Çadırımı kurarken yalnız olmama rağmen ilerleyen saatlerde komşularım da üşüşmeye başlıyor. 4-5 çadır oluyoruz.

Video:

Özetle, Tuna Nehri boyunca yapmış olduğum bisiklet turunun 3. gününde 85 kilometreye yakın bisiklet sürmüş oluyorum. Ufak bir kaybolmaca dışında yaşadığım olumsuz hiçbir olay olmadı. Aşağıda etap rotasını ve hız/yükselti grafiğini bulabilirsiniz. Detaylı bilgiler ise en altta, MapMyRide
linkinde bulunmaktadır.

4. gün yazısında görüşmek üzere...

Şekil: Etap rotası ve grafiği