22 Ağustos 2012 Çarşamba

Sarıyer'den Bakırköy'e Dönüş...

Dün itibariyle (21 Ağustos 2012) yol arkadaşım Necati ile birlikte, yine bisiklet ile gitmiş olduğumuz Sarıyer'den evimizin bulunduğu Bakırköy'e, yine giderken kullandığımız yoldan, Sahil yolundan dönmek üzere yola çıktık. Yolumuzun uzunluğu yine 42-43 km civarlarındaydı.

Güneşten ve sıcaktan çok fazla etkilenmemek adına biraz erken yola düştük, kahvaltıyı Ortaköy'de yapacak şekilde yola çıkmıştık. Doğru bir karar verdiğimizi yoldayken anladık. Bir çekincemiz vardı sadece; bir gün öncesinde yaptığımız, tırmanışı bol Garipçe yolculuğu  yüzünden epey zorlanacağımızı düşünüyorduk, hatta Sarıyer'e gidiş süremizden daha uzun süreceği konusunda şüphelerim vardı.

Yol boyunca neredeyse tamamen asfalt yolu kullandık. O zaman anladık ki, bizi yoran etkenlerden biri, emniyetli olması açısından kaldırımları çokça kullanmamızdı. Gördük ki, asfaltta, arabaların kullandığı yolda da biraz dikkatli olmak kaydıyla, o saatlerde gayet rahat bisiklet sürülebiliyor. Öyle ki, henüz bir saat olmamıştı ki Ortaköy taraflarına vardık. Yolun ilk kısmı ile ilgili detaylar için buraya tıklayabilirsiniz.

Resim 1: Yolculuğun ilk kısmı.

Kuruçeşme Macrocenter'dan aldığımız hazır sandviçleri hızlı bir şekilde yiyerek yapmış olduğumuz kahvaltının hemen ardından tekrar yola düştük. Yolun yarısını gelmiş olmamıza rağmen en ufak bir yorgunluk hissetmiyorduk, ortalama hızımız da, Sarıyer'e gidiş yolculuğuna kıyasla gayet yüksekti. Gerçi bunda trafiğe takılmış olmamızın da etkisi yok değildi.

Resim 2: Ortaköy'de kahvaltı yaparken

Yolun ikinci kısmında, Yenikapı'yı henüz geçmişken yol arkadaşım Necati'nin yavaşladığını farkettim. Yorulmuştu. Bu nedenle ortalama hızımızı azaltıp, Necati'nin öne geçmesini söyledim. Ben anlamadan hızlanıp onun daha da yorulmasına sebebiyet veriyordum çünkü.

Yolun ikinci kısmını da -bizi her ne kadar şaşırsa da- yaklaşık bir saat içerisinde tamamlayıp Ataköy Plus AVM'ye vardık. Starbucks'tan çaylarımızı alıp yavaş yavaş eve döndük. İkinci kısım ile ilgili rota bilgilerine ve detaylarına buradan ulaşabilirsiniz.

Resim 3: Yolun ikinci kısmı.

Eve doğru ağır ağır dönerken Necati ile bisikletleri değiştirdik. Bu değişikliği ilk kez yapıp birbirimizin bisikletlerini deniyorduk. Neredeyse hemen Necati'nin neden yorulduğunu anladık. Benim bisikletimde asfalt lastiği, onunkinde ise arazi lastiği takılıydı -ki aslında bu durumun onu yoracağını gerçekten de aklımızdan geçiriyorduk. İnternet üzerinde biraz araştırma yaptığımızda bu tarz lastiklerin asfalt üzerinde %10 enerji kaybına sebep olduklarını öğrendik. Bunun üzerine Necati zaten aklında olan lastikleri değiştirme fikrini bir an önce gerçekleştirme kararını aldı. Muhtemelen bir sonraki gezimizi Necati'nin yeni lastikleri ile yapacağız.

Son olarak, yine Necati'nin bisikletinden gelen bir sesten ötürü onu bakıma aldık. Epey canımızı sıkan bir arka göbek problemiydi söz konusu olan. İlk başta tespit ettiğimiz göbek eğriliği problemi zaman geçtikçe içinden çıkılamaz bir hal aldı. Bilyaları düşürmek mi dersiniz, somunu doğru ayarda sıkamamak mı dersiniz, epey uğraştırdı bizi. Aklınızda olsun, göbek içerisinde bulunan bilyalara temas eden somunu sonuna kadar sıkmayın, yalnızca temas edecek ve zorlamayacak kadar sıkmanız gerekli ve yeterli. Boşluk da kalmamalı.

Bu yazıya şimdilik burada son veriyorum. Bir sonraki yazım bir hayli ilginç olacak. Dinamodan aldığı elektriği kullanarak cep telefonu şarj eden el yapımı bir elektronik devreyi anlatacağım sizlere. O yazıda tekrar görüşmek üzere...

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder